MEDİTASYON


“Zihnin doğası, özünde nevrotiktir ya da korkuyla yönlendirilir ve nadirren gerçekle bağlantılıdır. Dahası, zihnin ürettiği düşüncelerle o kadar özdeşleşmiş durumdayız ki kendimizi onlardan asla ayrı görmeyiz. Bir şey daha: Zihnin çalışmasına son veremeyiz!”


(Svagito Liebermeister)
Zihnin bizi meşgul etmek için elinden geleni yapmasına rağmen hepimizin hayatında onun kontrolünden bir an olsun özgür kaldığımız varoluş halleri olmuştur. Meditasyonda zihinle uyum içinde olmayı ya da ondan ayrışmayı aramıyoruz, hedeflediğimiz çok daha temel bir şey: Zihinle özdeşleşme halinden çıkmak. Acı hâlâ hissediliyor olabilir ancak beraberinde bir ızdırap yoktur. Varoluş halinde bulunabilmek için, kişinin şimdiki ana “evet” demesi gerekir. Mevcudiyet, meditasyon, evet demek, gerçek; hepsi aynı şeydir.
Meditasyon bir şey yapmanızı gerektirmez. Mutlu huzurlu ya da sakin bir tavır takınmanızı gerektirmez, yalnızca olan bitene dikkatinizi vermenizi gerektirir. Hocanın görevi, öğrencinin içinde olanlara bakabileceği, idealleri, arzuları ve inançları bırakabileceği bir ortam oluşturmaktır.

Meditasyonun amacı zihnin doğasının farkına vararak onunla özdeşleşmekten özgür kalmaktır. Özdeşleşmeyi bırakmak ve zihni değiştirmek için çaba göstermek arasındaki farkı anlamak çok önemlidir. Meditasyonda zihni ve düşünceleri değiştirmek için bir çaba içerisinde değiliz ya da bir kontrol üzerinde çalışmıyoruz. Dikkatin doğal olarak bir şeyden ötekine yönlendiğini, bazı düşüncelerin keyifli bazılarının keyifsiz olduğunu görüyor, bedendeki hisleri olduğu gibi kabul etmeyi araştırıyoruz. Kısacası ‘şahit’ olarak kalmaya ve her şeyi mesafe ile izlemeye başlıyoruz. Herhangi bir davranış rehberinin olmadığını anlamak çok önemlidir. Hayal edilmesi gereken bir şeyi görsellemek için dikkati yönlendirmek söz konusu değil. Bu tür meditasyonlarda düşüncelerle özdeşleşme daha da kuvvetlendirilir. Hayal etmek yerine olan her ne ise ona bakarız.

Meditasyon bu anda olana dair gerçeği görmektir. Yapma değil, var olma halidir.
Vücut tipi ya da kişiliği her nasıl olursa olsun herkes zihnin ikiliğinden özgür olma haline, kabiliyetine sahiptir. Bu yol son derece basit, sade gerçeğe ve özgürlüğe açılır. Buddha şöyle demiştir: “İşler yapılır, davranışlar gerçekleştirilir ancak herhangi bir işi yapan ayrı bir birey yoktur.” Bu kavramın içyüzünü anlamak, ayrı olmaya dair kısmi anlayışın yalnızca kısmi oluğunun ve tüm evrenin özünde ilişkili olduğu yönündeki derin bir gerçeğin farkına varan kişiyi özgürleştirir. Daha derin bir seviyede, her şeyin birbiriyle ilişkili olduğunu anladığınızda sevgi ve şefkat doğal olarak ortaya çıkar. En önemlisi kendinize karşı bir şefkat doğar ve bu dönüşüm etrafınızdakilere ve evrene sirayet eder. Bu, çaba ya da davranış değişikliğinin değil -kendi kişiliğinizin de bütünden ayrı olmadığını içeren- varoluşun birbiriyle bağlantılı doğasını görmenin sonucudur. Bu iç görüye meditatif oturuşta her hangi bir niyet olmadan zihni, nefesi ve duyguları özgür bırakarak, onların nasıl sürekli değiştiğini ve şartlandığını gözlemleyerek varabiliriz.

Meditasyonun amacı, ego ve sahiplenme (autorship) ile özdeşleşmekten serbest kalarak aydınlanmaktır. Zihin, düşünceler, ego, irade ve sahiplenmeyle özdeşleşmekten serbest kalmanın tek yolu meditasyon değildir. Meditasyon bu alanı tanıyabilmemiz için oluşturulan haritalardan yalnızca bir tanesidir. Meditasyon yolunda işaret edilen esas belirleyicilerden ikisi koşullanmışlık kuralı -her zaman için her şey koşullanmıştır ve asılsızlık kuralıdır- herşey geçicidir. Meditasyon bu anlayışla yoğrulduğunda disiplinli bir uygulamadan hayatın bir parçası olan bir meditasyona doğru evrilir ve matın üzerinden gündelik yaşamınıza yayılır.
Sahiplenmeden özgür kalmak ‘pes etmek’ ya da değişmemek anlamına gelmez. Değişim gerçekleşir ve davranışlar oluşur ancak bunlar koşullanmıştır ve koşullanma şekli bizim kontrolümüzde değildir. Bu kavram özgür iradenin ve seçimlerin olduğunu kabul etmekle birlikte bizi, seçimlerimizin üzerindeki gücümüzün ne kadar olduğunun dahi koşullandığı daha geniş bir resimle buluşturur. Bu kavram tamamen bilimseldir ancak yine de şunları görmemiz için kalbimizi açmamıza olanak tanır: Her davranış, duygu ve düşünce şartlanmıştır, hiç bir şey daha farklı olamazdı, suçlanacak hiç kimse yok ve suçluluk hissetmek için hiç bir sebep yok. Bu uygulamanın sonuçları suçun, kabahatin, nefretin, gururun ve utancın yükünden özgürleşmektir.

    1377 Sk. Çiftçi Apt. No.7 Kat.4 D.8
    Alsancak / İzmir
    info@izmiryoga.com
    +90 232 421 11 65
    +90 554 957 82 87
     
    Tüm Hakları Saklıdır © İzmir Yoga

    Online Rezervasyon